Yüksek mühendisten kaliteli hayat formülü

Son dönemde “Kentsel dönüşüm ve imar affı uzmanı” unvanıyla medyada boy gösteren İnşaat Yüksek Mühendisi Hakan Çatalkaya, kendine "Kaliteli Hayat Cetveli" yapmış.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME


Gayrimenkul sektörünün son 5 yılına kentsel dönüşüm damga vurdu. İşin teknik tarafl arının yanında mülk sahiplerinin uygulamaya yaklaşımları da büyük tartışmalar yarattı. Şimdi de “imar aff ı”yla hareketlendi sektör. Küçük bir dükkândan plazaya, kırsaldaki kümesten Etiler’deki villaya kadar hemen herkesin imar aff ıyla ilgili merak ettikleri var. Bu anlamda, kentsel dönüşümde olduğu gibi, kamunun danışman olarak nitelendirdiği uzmanlar sektörü bilgilendiriyor, projelere yol gösteriyor. Medyada “imar aff ı uzmanı” sıfatıyla sık sık dinlediğimiz Tektaş Mühendislik ve İnşaat şirketinin patronu İnşaat Yüksek Mühendisi Hakan Çatalkaya da bu unvanı ilk alan isimlerden. Çatalkaya’yı spor yaptığı Yıldız Parkı’nda yakaladık. Hem bu işin inceliklerini hem de binalar bir yana kendi hayatını nasıl imar ettiğini sorduk...

- Neden şirketin adı Tektaş? Başta kadınlar olmak üzere algı karmaşası olmuyor mu?

Babam da inşaat mühendisi. Aslında o, vaktiyle kurduğu şirkete bu ismi vermişti. Bu işe girince benden ismi devam ettirmemi istedi. İsmin esprisi de memlekete dayanıyor. Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesine bağlı Tekin köyündeniz. Babam köyünün ilk heceleriyle, bildiğimiz A.Ş. ifadesini birleştirmiş. Aslında köyünün adına atıfta bulunmuş, bugünkü anlamıyla yüzük olan tektaş aklına bile gelmemiş. Ama itiraf etmeliyim ki mücevher algısı işimize yaramıyor değil. Çünkü gayrimenkulde müşterilerin yüzde 60’ı kadın. Evi alan kadın, kentsel dönüşüme karar veren kadın. Bu isim kadınları kesinlikle çekiyor.

- Unvanınız “İnşaat Yüksek Mühendisi.” Peki nasıl “imar affı uzmanı” olunur?

Eğitimimi Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünde tamamladım, arkasından İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) yüksek lisans yaptım. Şu anda da İTÜ’de mimarlara piyasadaki projeleri, saha deneyimlerimizi anlatıyoruz. 2005 yılında şirketi kurdum. Kısa sürede 35 kişilik bir ekip olduk. Santral İstanbul, Deniz Müzesi, yurtdışındaki Türk büyükelçiliklerinin binaları gibi özel projeler tamamladık. Daha çok konsept işlere yöneldik. İşin bu tarafı hâlâ devam ediyor. 2013 yılında kentsel dönüşüm kanunu çıktığında önceki konsept işlerimizden riskli binalar konusunda oldukça deneyimliydik. Bakanlığa riskli binaların nasıl tespit edilebileceği, dayanıklılık raporunun nasıl hazırlanacağı gibi konularda eğitim verdik. Bakanlık adına raporlama yapan ilk şirket de biz olduk. 5-6 yıl bu alanda çok yoğun çalıştıktan sonra şimdi de imar aff ı konusu gündeme geldi. Yine aynı şekilde işin içindeyiz.

- İnsanlar yıllardır sakladıkları kaçak yapılarını size sunarken çekiniyorlar mı?

Tam tersi, dediğiniz gibi eskiden kaçak yapılar saklanırdı, şimdi herkes özellikle “Benim de kaçak yapım var” diye ortaya çıkıyor. Samanlığa işyeri tapusu isteyenler var. Herkes her odasını kiraya vermek istiyor. Bu sadece gecekondularda değil, Etiler’deki gayrimenkul zengini de yıllardır ofislere kiraladığı villasına konut ruhsatı almanın yollarını soruyor bize. Aralarında pek çok ünlü isim de var... Kağıt üzerinde 100 metrekare olarak görülen mekânlar fiiliyatta bin 200 metrekare olarak kullanılıyor. Şimdi bunlara ruhsat istiyorlar.

- Bu iş sizi insan sarrafı haline getirmiştir sanırım, neler yaşıyorsunuz?

Hayır, inanın hâlâ insanlara şaşırıyorum. Öyle taleplerle geliyorlar ya da öyle tipler öyle varlıklarla karşımıza çıkıyor ki bin yıl daha bu işi yapsam asla tahmin edemem..

- Bu yoğunlukta kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? Örneğin işleri delege etmekte başarılı mısınız?

Aslında son zamanlarda pek başarabildiğimi söyleyemem. Özellikle kentsel dönüşümden bu yana çok yoğun çalışıyoruz. Tam o tarafta sular duruluyor derken şimdi de imar affı ile piyasa hareketlendi. Özel hayatımızı, hobilerimizi biraz ertelemek zorunda kalıyoruz. Ben 41 yaşındayım, yengeç burcuyum, hareketli bir insanım. Spora da, seyahate de düşkünüm. Galatasaray Kürek Takımı’ndaydım örneğin. Ama son zamanlarda spor da, seyahat de bekliyor.

- Hobiler derken, iyi yaşamak adına neler yaparsınız?

Felsefem kendimi zorlamak. Yapmadığım, yabancı olduğum şeylerle ilgilenirim, onları denerim. İTÜ’de sualtı rugby takımı vardı örneğin, bir dönem ona katıldım. İki yıl dalgıçlık eğitimi aldım. Kızıldeniz’de daldım. Kendime çizdiğim bir "Kaliteli Hayat Cetveli" var, onu uygularım.

"Kaliteli yaşamı matematiğe dökmek mümkün"

- Kaliteli Hayat Cetveli sizin icadınız mı?

Evet, ben ona kısaca KHC diyorum. Serde mühendislik var ya, 'Bu işin bir matematiği, sistemi olmalı' dedim. Yıllar önce hayatımı daha kaliteli hâle getirmek üzere bir Excel tablosu hazırladım. Hayatımın kalitesini matematiğe döktüm yani, bu yolla hesaplıyorum. Bu, hayatımı daha kaliteli hâle getirmek adına yapmam gerekenlerin tablosu. Ana hedefl er ve onların althedefleri vardı. Ailem, arkadaşlarım, işim, manevi dünyam, kişisel gelişimim gibi ana başlıklar koydum. Örneğin işle ilgili yapacaklarımı sıraladım. Bir takvim belirledim. Gerçekleştirdikçe puan verdim kendime. Hayatımda dengeyi de böyle ayarladım. Başlarda 100 üzerinden 10'larda, 20’lerde kalıyordum, sistem uyarı veriyordu. Hemen o açığı kapatıyordum. 5 yıl kesintisiz uyguladım. Bir dönem yüzde 80’leri geçtim hatta ama şimdi yine geriledim.

"Afrika'da 15 gün hastanede çalıştım"

- Merak ettim, nasıl bir puanlama? Ve bu plan uğruna neler yaptınız?

Çok güzel şeyler yaptım, hayatımda unutamayacağım olaylar yaşadım. Örneğin bir sivil toplum kuruluşuyla gönüllü olarak Afrika’ya gittim. Çölde 55 derece sıcaklıkta su kuyuları açtım. Sonra bir hastaneye gidip muayene kuyruğunu sisteme koydum. Raporlama yaptım, ameliyathanede hastaların elini tuttum, doğuma bile şahit oldum. İki hafta kaldım ve müthiş bir deneyim yaşadım. Mısır'da bir insanın hayatını değiştirdim. Evlenmesi için sevdiği kızın ailesinin güvenini kazanması gerekiyordu. Başına talihsizlikler gelmişti ve işini kaybetmişti. Yanlış anlaşılmanın düzeltilmesine yardım ettim. Sevdiğine kavuştu. Yine kişisel gelişimim için Ağrı Dağı’nın zirvesine tırmandım.

"Ağrı'nın zirvesinde olmak müthiş bir tatmin duygusu vermişti"

- Kolay hedefler değil bunlar, Ağrı'nın zirvesine tırmanmak nasıldı?

5 yıl önce bir kişisel gelişim programına katılmıştım. Küçük gruplar halindeydik ve her programın sonunda küçük projeler tamamlanması gerekiyordu. Birinde görev Ağrı Dağı’na tırmanmaktı. 6 kişi gittik, önce 2 bin 100 metreye çıktık, orada sayımız 3’e düştü. Bir gece konakladıktan sonra 4 bin 400 metreye çıktık. Orada da sabah 04:00’te yeniden yola koyulduk ve güneş doğarken zirvedeydik. Zirvede olmak güzeldi ama ondan daha tatmin edici olan bir görevi tamamlamak hissiydi. Yine de gördüm ki dağcılık bana göre değil.

"Bir hafta çalışıp bir hafta dinlendiğim bir sistem hayal ediyorum"

- Şimdi KHC’de neler var?

KHC’nin formatına göre yapılacaklar 2-3 ayda bir değişiyor. Ben son dönemde işle ilgili hedefl ere odaklandım, sosyal hayat ve aileyi biraz ihmâl ettim. O arayı kapatmak istiyorum. Kendime daha çok zaman ayırmak istiyorum. Hayalim bir hafta çalışıp bir hafta dinlendiğim bir sistem oturtmak. Bu arada plansız seyahatlere çıkmak istiyorum. Ama elbette dünya vatandaşı olmak için belli bir gelir de gerekiyor. Onun için çalışmalıyım. Diğer yandan yalnız gezmeyi çok seviyorum. Hem daha hızlı oluyor.

- Peki sağlıklı yaşamla ilgili neler yapıyorsunuz? Bütün bunları yapmanız için sağlıklı olmanız gerektiğinin farkındasınız sanırım...

Evet, ne yazık ki bu konuda kendimden çok memnun değilim. “İmar affı uzmanı” oldum ama kendimi imar edemiyorum. Spor aktivitem azaldı örneğin. Yine de her gün saat 11:00 gibi ofisten çıkıp yakınlardaki bir spor salonunda antrenman yapıyorum. Öğleden sonra işe devam ediyorum. Yüzüyorum, ağırlık çalışıyorum bu arada. Spor yapmak zorundayım çünkü yemeklere düşkün biriyim. Günübirlik yemek turlarına gidecek kadar lezzet düşkünüyüm.

Bu konularda ilginizi çekebilir