Denizi özleyenler için: Göcek

NERMİN SAYIN

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

NERMİN SAYIN

“Gemiler geçer rüyalarımda, / Allı pullu gemiler, damların üzerinden; / Ben zavallı, / Ben yıllardır denize hasret, / ‘Bakar bakar ağlarım.’” demiş Orhan Veli, “Denizi Özleyenler İçin” yazdığı şiirinde... Tamam belki “ağlamıyoruz” ama kasıma "merdiven dayadığımız", havaların da sık sık “Kış geliyor kış!” diye hatırlattığı şu günlerde denizi ve yazı özlemeyen var mı, bilmiyorum. En azından ben onlardan biri değilim! Büyük şehrin keşmekeşi ve trafiği içinde karıncalar gibi koşuşturduğumuz bir hafta geçirdikten sonra, hafta sonunda biraz cırcır böcekliği edebilsek fena mı olur yani! “Cırcır böceği de nereden aklına geldi, ağustosta mıyız?!” diyenlere cevabım hazır: Ben, daha yeni; alt tarafı on gün önce, berrak; yıldızlı ve iyot kokulu bir gecede hasbihâl ettim bir cırcır böceğiyle... “Dur bakalım daha güzel havaların son demleri var, pastırma yazı var” diye teselli etti beni... Nerede mi? Göcek’te...

                                                           

Muğla’nın Fethiye ilçesine bağlı olan Göcek, özellikle muhteşem koyları, gerdanlık gibi dizili adaları ve mavi mi; turkuaz mı; yeşil mi olsun bir türlü karar veremeyen nefis deniziyle gezginler için bir masal kent âdeta. Dalaman Havalimanı’na yaklaşık yarım saat uzaklıktaki Göcek; tekneyle denize açılmaya, mavi yolculuklara çıkmaya ya da günübirlik deniz turlarına meraklı seyyahlar için, hem doğal güzelliği hem de marinalarıyla vazgeçilmezler arasında yerini çoktan aldı. Aynı şekilde yelken gibi deniz sporlarının tutkunları için de üst sıralarda... Hatta, geçen haftaki Ekstra’da detaylarını anlattığım, Rixos Premium Göcek'in ev sahipliğinde 3. kez düzenlenen Rixos Sailing Cup’a ev sahipliği yapacak kadar da doğası uygun bu spora.

Çam ormanlarıyla süslü

Denizin yanı sıra gür çam ormanlarının süslediği Göcek, dinginliğiyle de doğanın kucağında sakin birkaç gün geçirmek isteyen herkese hitap edebilecek bir destinasyon... Bu güzel diyara varmak için havaalanından çıktınız mı bölgede mor sarmaşıkların hâlâ çiçekli olduğunu görüp daha varmadan gülümsemeniz mümkün. Göcek’e doğru ilerlerken bereketli narenciye bahçelerinin yanından imrenmeden geçmek de imkânsız... Koyları çevreleyen nefis çam ormanlarıysa şu günlerde anlatılması zor bir renge bürünmüşler: Yaz "göklüğünde" değiller artık ama çok daha güzel olmuşlar sarı-yeşile evrilerek...

Özetle, kalınlaşmaya başlayan kıyafetlerimizden bir “Hafta Sonu Molası”nda olsun kurtulup gömleklerin tiril tirilliğine dönmenin dayanılmaz cazibesi sizi de çekiyorsa, Göcek alternatifi mutlaka aklınızda bulunsun...

İyot kokusu başrolde

Göcekmolanızın başrolünde hiç kuşkusuz deniz olacak. Çevrede doğa harikası pek çok koy ve ada var. Küçük küçük birkaç adadan oluşan Yassıca Adalar, bölgenin doğal bir liman olmasında önemli payı olan Göcek Adası, zeytin ağaçlarıyla süslü Zeytinli Ada, en büyüklerden biri olan Tersane Adası, antik kalıntıların da yer aldığı Göbün Koyu, ressam-şair Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ve Azra Erhat’ın da hayranları arasında yer aldığı Taşyaka Koyu, en bilinenlerden biri olan Sarsala Koyu ilk başta sayılabilecekler... Göcek’in denizinin en güzel yanı turkuaz tonlarından başlayıp mavinin envai çeşidini gezginlerine sunması, demiştim. Çevredeki çam ağaçlarının yeşil yaprakları da kimi adalarda âdeta suya değecek kadar iç içe denizle. Öyle güzel bir manzara sunuyorlar ki bakmaya doyamıyorsunuz... Hele iyot kokusu! Benim için tabiattaki en güzel esanslardan biri olan bu kokuya siz de tutkunsanız, bol bol içinize çekebilirsiniz molanız boyunca...

Sükûnetin tadını çıkarmak istiyorsanız...

Mimarisinde çok katlı binalara rastlanmayan Göcek’te sahil hattı boyunca yürürseniz, kanallar geçecek ve bu kanalların etrafında zevkli bahçelere sahip evler göreceksiniz. En güzeli, daima yeşillikler içinde olmaları... Sahildeki banklardan birine oturup etrafın sükûnetinin keyfini çıkarın bence... Bu arada, bütün Ege gibi Göcek’e de mitolojide rastlamak zor değil. Meydanda yer alan, Göcek Kültür ve Turizm Derneği tarafından hazırlanan panodan alıntılıyorum: “Daidalos’un oğlu İkaros balmumu ile yapıştırdığı kanatlarıyla hayranlık içinde uçarken o kadar yükseklere çıkar ki güneşin kavurucu sıcağına dayanamayan balmumu erir ve İkaros düşerek hayatını kaybeder. İkaros’un güzelliğine hayran kaldığı ve sonrasında canından olduğu o yerin Göcek yakınındaki İnlice’de bulunan Daidala Antik Şehri olduğu söylenir.”

Biraz da Göcek’in içinde gezinelim mi?

Denize paralel ilerleyen upuzun sahil yolu ve bir içerideki cadde, Göcek’in kalbinin attığı yerler. Muhteşem denizini korumak için azami dikkat göstermemiz gereken Göcek’in içinde yürürken bir yanınızda mavi ile turkuaz, diğer yanınızda ise yeşil ve -az da olsa- sonbahara direnen begonvillerin fuşyası eşlik ediyor size... Kırmızılı morlu diğer çiçekleri saymıyorum bile! Sezonun aşağı yukarı kasım ayının ortalarına kadar devam ettiği Göcek’in sahilinde pek çok tur teknesinin yer aldığını da hatırlatayım. Yine sahil hattında pek çok lokanta ve kafe de bulmak mümkün. Menülerin ağırlıklı olarak deniz ürünlerinden oluşmasıysa sürpriz değil! Ben sabah saatlerinde bir yürüyüş yaptım Göcek sahilinde... Adımlarını hiç acelesi olmadan "aheste beste" atan sevimli kediler, bebeklerini gezdiren genç çiftler, deniz havası almaya çıkmış ortayaşlılar ve yazın son gezginleri yol arkadaşlarım oldu o sabah... Ekleyeyim: 1970’li yıllarda başlayan mavi yolculukların vazgeçilmez duraklarından biri olan Göcek’in çarşısında yat malzemeleri satan pek çok dükkân da bulunuyor. Tabii Göcek hatıraları alabileceğiniz hediyelik eşyacılar da...

Bu konularda ilginizi çekebilir