Rasyonellik kayboluyor

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Olmaz denilen ne varsa oluyor. Son 2-3 yıl içerisinde gerek içeride bizim yaptığımız gerekse dışarıda politik analistlerin yaptıkları değerlendirmelerde öne çıkan “popülizm” olgusu dünyanın merkezinde, ABD’de politikanın temelini oluşturmaya başladı. Meksika sınırına duvar örme düşüncesi ile çıkılan yolda eksende Çin olmak üzere diğer ülkeleri de hedefe alan vergi tarifeleri ile ilerlenmesi, politika dilinin sertleşmesi, uluslararası anlaşmalardan alışılmışın aksine geri çekilme pozisyonunun alınması gibi sıra dışı hamleler artık yatırımcı kesimini huzursuz ediyor. Bugünlerde Çin ile girişilen ticaret kaygılarına yönelik tartışmalar her ne kadar yüksek sesle tartışılmıyor olsa da gündemi gelişmekte olan ülkelerin, ağırlıkla Türkiye’nin çaldığını da unutmamak gerek.

Politikada akıl tutulmasının şiddetlenmesi içeride yerel varlık fiyatlamalarında öngörünün kaybolmasına ve oynaklık hesaplamalarının inanılmaz boyutlara taşınmasına neden oluyor. Öyle ki, 10 Ağustos günü ekranlarda takip edilen fiyatlama davranışları kolay kolay hafızalardan çıkacak türden değildi. Artık ABD’nin takındığı siyasi tutum her ne kadar yerel varlıkları terste bırakıyor gibi görünse de globalleşen dünya nedeniyle mevcutta bozulan algının bulaşıcılık riski sanılanın ötesinde bir hızla gelişim gösterebiliyor. Her ne kadar katsayısını tartışmaya açık olmakla birlikte son 1 hafta içerisinde Gelişmekte Olan Ülkeler (GOÜ) grubunda gözlenen eğilimi bu kapsamda değerlendirmek de sağlıklı olacaktır. Arjantin, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika, Brezilya gibi önemli üyelerin hepsi baskılanmanın etkisine maruz kaldılar. Öte yandan Euro Bölgesi endeksleri, 1.15-1.18 bandını aşağı yönde kırmakta zorlanan ortak para birimi euro ve ABD endeksleri gibi gelişmiş üyeleri de değerlendirmeye katmak yanlış olmayacaktır. Hikayenin piyasa fiyatlamaları tarafındaki büyük resmi bu şekilde oluşmakta.

Bir de gelişmelerin diğer tarafı var. Şüphesiz ki yerel varlık fiyatlamalarının gösterdiği davranışlar rasyonel ve sağlıklı değil. Bu nokta tartışmaya çok da açık olmasa gerek. Ancak, problemlerimizin olduğu da aşikar. Neyin nasıl olduğu bugüne dek ne kadar az tartışıldıysa son 1 hafta içerisinde ters yöndeki eğilim de ciddi anlamda dikkat çekiyor. Yapılacakların neler olduğu ve nasıl bir yol izlenmesi gerektiği biliniyor. Uluslararası yatırımcıların endişeleri de gözetilerek ancak temelde kendi yarınlarımızı inşa edeceğimizden özenli davranmanın gerektiği bilinciyle hareket etmek doğru olacaktır. Keza gelen açıklamalar da bu kapsamda olmakta. Kabul edilen global kriterin aşağısında olmasına rağmen biraz daha dengeli ve düşük bir bütçe açığı, faiz dışı fazla eğilimi, enflasyonda bozulan resmin önceliklendirilmesi ve tek haneye olabildiğince hızlı çekilme, ödemeler dengesi açığının düşürülerek belirli seviyelerde yönetilebilir olması, dış alem ile politik gelişmelerin daha öngörülebilir düzeyde ilerletilmesi ve para politikasının belirlenmesine yönelik dile getirilen tartışmaların bertaraf edilmesi gibi başlıklar ilk etapta aklan gelenler. Biz, kendi evimizin içini başkasına fırsat vermeden toparlayalım ki öngörülebilirliğin azaldığı fiyatlamalara imkan tanımayalım.

Nette konuyu toparladığımızda BDDK ve TCMB tarafından atılan adımlara da değinmek gerekiyor. Her iki kurumumuzun da aldığı aksiyonlar, Cuma günü işlemlerinin ardından Pazartesi riskini büyük ölçüde elemine etti. Swap işlemlerine yönelik yapılan hamle, TL’nin spekülatif amaçlı işlemlerde kullanılmasını engelleme amacı taşırken, TCMB cephesini daha dikkatli okumalıyız. Finansal istikrarı destekleme amacı güden adımlar akıllıca ve özenle seçilmiş başlıklardan oluşuyor. Benzer pozisyonu 2008 krizi sonrasında da almışlardı. Belirsizliğin azalışına katkıda bulundular.

Tüm yazılarını göster